Kitaplar

İngilizce Kısa Hikayeler ve Türkçeleri

by admin

İngilizce konuşmak ve yazmak için dil bilgisi çok önemlidir. Fakat bir de işin pratik kısmı vardır ki bu konuda hemen herkes en başlarda zorlanır. Maalesef elinizin altında her an İngilizce konuşabilen arkadaşlarınızın veya başka tanıdıklarınızın olması da mümkün değildir. Ama bu eksikliği, gerek kitaplardan gerekse bloglardan bol bol okuma yaparak büyük ölçüde kapatabilirsiniz.

Okumak, hem kelime bilgisini artırmak hem de telaffuzu güçlendirmek için İngilizce öğreniminde etkin şekilde rol oynar. Bir metni ilk kez, özellikle yüksek sesle okumaya başladığınızda zorlanabilirsiniz. Fakat okumaya devam ettikçe kelimelerle olan tanışıklığınızın arttığını fark edecek ve kendinizi daha özgüvenli şekilde İngilizce konuşurken bulacaksınız.

Temel kelimeleri ve cümle kalıplarını içeren basit İngilizce hikayeler turuna çıkmaya ne dersiniz? Burada, önce hikayenin İngilizcesini okuyarak onu kafanızda canlandırın; tabii o sırada bilmediğiniz kelimelerin anlamlarına bakmayı unutmayın. Sonrasında anladıklarınızı hikayelerin Türkçe çevirileriyle karşılaştırarak ne kadar ilerlediğinizi değerlendirebilirsiniz.

1. Hikaye

Jane’s Boss

 

Every day, Jane goes to her work. She is working in an office and as being a harworking person, she loves going to her work. Every day, her work starts in the morning at 7 o’clock. She leaves her work at 10 o’clock at night. She wants to be very good as a worker, but she has a problem with her boss: He isn’t a very good boss.

He tells Janes to do a thing. Then, he changes his mind about the work. He tells Jane to do another work. Then, he again changes his mind about the work. He tells her to do a different work and again, he changes his mind about that work, too Jane’s boss does this all the time. He says something, and then, he says something else. Jane does not like the change of mind. She wants her boss to make a decision. She does not want him to change his mind. Jane says, “This thing is wasting my time!”

Today, Jane made a decision. She will go to his room, talk to her boss about her decision. Jane says: “I enjoy the work. I work lots of hours. I am very good as a worker. But I cannot work like this. We must work better. You must tell me things to do and do not change your mind.”

Her boss listens. He understands she is right. He promises her to listen to this advice.

Now, Jane is a happy worker. She works every day. She starts at 7 o’clock. Her work finishes at 4 o’clock. But she completes more things than she did! Both Jane and her boss are now happy.

Jane’nin Patronu

Jane her gün işe gider. Bir ofiste çalışır. Çok çalışır. Sabah saat 7’de gelir ve akşam saat 10’da çıkar. İşini sever ve iyi bir çalışan olmak ister fakat bir problemi vardır. Patronu çok iyi bir patron değildir.

Patronu ona her gün bir şey yapmasını söyler ve sonra fikrini değiştirir. Ona başka şey yapmasını söyler ve sonra yine fikrini değiştirir. Ona başka bir şeyler yapmasını söyler ve tekrar fikrini değiştirir. Jane bundan hoşlanmaz. “Bu bir zaman kaybı!” der.

Bugün Jane onunla konuşmaya karar verir. Odasına gider ve “Çalışmayı seviyorum. Çok uzun saatler çalışıyorum. İyi bir çalışanım. Ama bu şekilde çalışamam. Daha iyi çalışmalıyız. Bana fikrinizi değiştirmeden ne yapacağımı söylemeniz gerekir.” der.

Jane’nin patronu onu dinler. Görür ki, o haklıdır. Tavsiyesini dinleyeceğine söz verir.

Jane artık mutludur. Her gün işe gelir. Saat 7’de başlar ve 4’te çıkar, fakat öncesinden çok daha fazla şey bitirir! Jane ve patronu mutludur.

2. Hikaye

Diana’s Language Confusion

 

Diana is at the airport. She waits for her flight. Her flight is to Amsterdam, and it is 4 hours away. Diana walks around the airport and looks at the shops. She has a nice time.

After an hour she wants to visit the bathroom. She searches for it, but she doesn’t find it.

“Where is the bathroom?” she asks herself.

She looks and looks but can’t find it, then she starts asking people where it is and asks, “Sir, sorry buy do you know the directions for the lady’s bathroom?”

Man: “You mean the restroom, right?”

Diana: “No, I mean the bathroom.”

Man: “Well, the restroom is over there.” He says and walks away.

Diana doesn’t understand. She asks a lady: “Excuse me madam, could you please tell me where is the bathroom?”

“The restroom is over there,” the lady answers and walks away.

Diana is confused. “What’s their problem? I need to use the bathroom and they send me to rest?! I don’t need a restroom, I need the bathroom!”

After a while Diana gives up. She feels tired after all these walking and asking, decides that the man and the woman might be right and that she needs to rest.

She walks to the restroom. Now she is surprised. She realizes the restroom is actually the name for a public bathroom!

Diana’nın Dil Karışıklığı

Diana havalimanındadır. Uçağını bekler. Uçağı Amserdam’adır ve 4 saat sonradır. Diana havalimanı etrafında dolaşır ve alışveriş mağazalarına bakar. Güzel zaman geçirir.

Bir saat sonra tuvaleti ziyaret etmek ister. Onu arar fakat bulamaz.

“Tuvalet nerede?” diye kendi kendine sorar.

Bakar ve bakar fakat bulamaz. Nerede olduğunu insanlara sormaya başlar.

Diana: “Affedersiniz beyefendi, bana tuvaletin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz lütfen?”

Adam: “Dinlenme odası mı demek istiyorsunuz?”

Diana: “Hayır, tuvalet demek istiyorum.”

Adam: “Hım, dinlenme odası orada,” der ve uzaklaşır.

Diana anlamaz. Bir kadına sorar: “Özür dilerim hanımefendi, tuvaletin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?”

“Dinlenme odası orada,” diye cevap verir kadın ve uzaklaşır.

Diana’nın kafası karışır. “Onların sorunu ne? Tuvaleti kullanmaya ihtiyacım var ve onlar beni dinlenmeye gönderiyorlar?! Dinlenme odasına ihtiyacım yok, tuvalete ihtiyacım var!”

Bir süre sonra Diana vazgeçer. Tüm bu yürüyüşten ve sorgudan dolayı yorgun hisseder. Belki de onlar haklıdır ve dinlenmeye ihtiyacı vardır.

Dinlenme odasına girer. Şimdi şaşkındır. Dinlenme odasının aslında umumi tuvalet olduğunu fark eder!

* İngilizcedeki “bathroom” ve “restroom” karışıklığının benzerini Türkçedeki “tuvalet” ve “lavabo” için düşünebilirsiniz.

3. Hikaye

Kate’s Drums

Kate has a new set of drums. She likes playing the drums. She practices playing the drums all the time.

Her parents tell her, “Kate, we are happy that you like the drums, but you can’t play the drums all the time. There are other people on the floor,  in the building and neighbourhood. There are other people in the neighborhood. And they all want to sleep sometimes!

Kate listens to them. She says she understands, but she doesn’t stop doing it. She practices playing the drums all the time!

Her parents complain, her sister complains, the neighbors complain. Even the cat complains!

“Ok, ok!” Kate says, “I will be a good girl. I will do it more quietly.”

But this doesn’t help much. No one can work, no one can rest, and no one can sleep.

One day Kate comes home and sees her parents and her sister in the living room. She sees new things: a guitar, a trumpet, and a piano. Kate is very surprised! “Wow!” she says, “What is this?”

“Well,” her father answers, “we see that we can’t beat you, so we decide to join you!”

Kate’in Baterisi

Kate’in yeni bir bateri seti vardır. Bateri çalmayı sever. Her zaman bateri çalma pratiği yapar.

Ailesi ona, “Kate, bateri sevdiğin için mutluyuz fakat her zaman bateri çalamazsın. Dairede başka insanlar var. Binada başka insanlar var. Mahallede başka insanlar var. Ve hepsi ara sıra uyumak ister!”

Kate onları dinler. Anladığını söyler fakat bunu yapmayı bırakmaz. Her zaman bateri çalma pratiği yapar!

Ailesi şikayet eder, kız kardeşi şikayet eder, komşular şikayet eder. Kedi bile şikayet eder!

“Tamam, tamam!” der Kate, “Uslu bir kız olacağım. Bunu daha sessiz yapacağım.”

Ama bu da pek işe yaramaz. Hiç kimse çalışamaz, hiç kimse dinlenemez ve hiç kimse uyuyamaz.

Bir gün Kate eve gelir ve ailesini ve kız kardeşini oturma odasında görür. Yeni şeyler görür: gitar, trompet ve piyano. Kate çok şaşırır! “Vay!” der, “Bu nedir?”

“Pekala,” diye cevap verir babası, “Gördük ki seninle baş edemeyeceğiz, o yüzden sana katılmaya karar verdik!”